içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Bağımlılık Kaderiniz Değildir

Bağımlılık, bir insanın kaderi ve mecburi istikameti değildir. Uyuşturucu kullanmak bir seçimdir. Kendi iradesiyle bu seçimi yapan kişi, zamanla iradesini maddeye esir eder. Ancak bağımlı olduktan sonra iradeden söz etmek, yanlış bir yaklaşımdır. Bu noktada bağımlı bireyin yeniden iradesini kazanması için ona destek olmak ise çok önemlidir. "Seni gidi iradesiz, rezil!" gibi dışlayıcı ve aşağılayıcı söylemler, bağımlıya yardım etmez; aksine, onu daha da çaresiz hale getirir.

Bağımlılık, tıpkı bir labirent çıkmazı gibidir. Kendisini bu labirentin içinde ilerlerken bulan kişi, geri çıkış yolunu bulmakta zorlanır. Ancak labirentin kapısını kapatan da yeniden açan da yine kişinin kendisi ve ona destek ya da köstek olan yakınlarıdır. Bu noktada, irade bu labirentten çıkış anahtarıdır. Fakat bağımlılık sürecinde irade zayıflar ve hatta yok olmuş gibi görünebilir. Bu nedenle, iradenin yeniden inşa edilmesi sabır, destek ve doğru yöntemlerle mümkün olur. Bunun için bağımlı bireyin yakınlarının tahammüllü bir biçimde ondan vazgeçmemeleri ve bunu eylemsel olarak göstermeleri çok önemlidir.

Bağımlı bir bireyin topluma kazandırılması, yalnızca onun kendi çabasıyla değil, aynı zamanda ailesinin, arkadaşlarının ve profesyonel yardım kuruluşlarının desteğiyle gerçekleşir. Toplumun bağımlılığa olan bakış açısı, bu süreci büyük ölçüde etkiliyor, damgalamak, ötekileştirmek ise bu sorunu her zaman büyüten sebeplerdir. Bağımlılığı dışlayıcı ve damgalayıcı bir yaklaşımla değil, anlayışlı, destekleyici ve rehabilitasyonu teşvik eden bir yaklaşımla ele almak gereklidir.

Rehabilitasyon süreci, bağımlılıkla mücadelede hayati bir adımdır. Bu süreç sadece madde kullanımını durdurmakla kalmaz, aynı zamanda bireyin yaşamında köklü değişiklikler yapmasını da gerektirir. Psikolojik destek, terapi seansları, grup terapileri, yaşam becerileri eğitimi ve bazen de tıbbi tedavi bu sürecin ayrılmaz parçalarıdır. Her bireyin bağımlılık deneyimi ve iyileşme süreci farklı olduğundan, kişisel tedavi planlarının oluşturulması büyük önem taşır.

Bağımlılık konusundaki algının değişmesi de çok önemlidir. Bağımlılığı bir "zayıflık" veya "karakter sorunu" olarak değil, bir hastalık olarak görmek gerekir. Bu noktada eğitimin büyük bir rolü vardır. Okullarda, iş yerlerinde ve toplum merkezlerinde bağımlılık konusunda bilinçlendirme programları yapılmalı, bağımlılığın önlenebilir ve tedavi edilebilir olduğu anlatılmalıdır. Günümüzde maalesef bu alanda gençlere bağımlılık sorununu halen anlatalım-anlatmayalım kısır tartışmasını da sürdürüyor olmak bu mücadeleye zarar vermektedir.

Bağımlılık kader değil, bir seçimdir ve bu seçimin ardından gelen bir döngüyü beraberinde getirir. Ancak iradesini yeniden kazanmak ve bağımlılıktan kurtulmak isteyen bireyler için bu yolculuk uzun ve zorludur. Bununla birlikte, bu sürecin sonunda özgürlük ve yeniden yapılanma vardır. Toplumun, ailenin ve profesyonellerin desteğiyle, bağımlılık kader olmaktan çıkar ve bireyler hayatlarına yeni bir başlangıç yapabilir.

Bağımlılıkla mücadele, aslında insanın kendisiyle ve çevresiyle “barışma” sürecidir. Bu süreçte destek, anlayış ve tahammül kilit rol oynar. Toplum olarak bağımlılığa karşı daha bilinçli ve duyarlı olmak, her bireyin iyileşme fırsatına sahip olmasını sağlayacaktır.

Bağımlılık hiçbir insanın bozulmaz bir kaderi değildir, bağımlıysan dahi halâ bir seçim şansın var, şimdi şu an kurtulmanın tam zamanı…

Bu yazı 908 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum