-
PROF.DR. TANJU TOSUN
Tarih: 23-07-2024 23:30:00
Güncelleme: 23-07-2024 23:30:00
Kentler, tarihsel süreç içerisinde insan hayatının merkezinde yer almış sosyolojik ve fiziksel birimlerdir. Bu merkezi konumlanma insanla kentin sosyo-ekonomik ve kültürel birlikteliğiyle yan yana, hatta iç içe varoluşuna neden olur. Kentler, insanlığın gelişiminde hem uygarlık üreten, hem de üretilen uygarlığı insanlığın hizmetine sunan kadim yerleşimlerdir de. Bu anlamda kentin coğrafi konumu, stratejik nitelikleri, doğal kaynakları uygarlığın gelişimine de hizmet eder. Çağdaş dünyada kimi kentler ülkelerin gelişimine bu nitelikleriyle ayrı değer katmış ve katmaktadırlar. Bursa bu kategoriye dahil kentlerden biri. Osmanlı devletinin bir asırdan fazla başkenti ve Cumhuriyet Dönemi Türkiyesi’ ne sosyo-kültürel, politik anlamda değer katan kentlerden birisi oarak.
Bir kenti anlamak ve anlamlandırmak için, onun çok katmanlı yapısını, tarihsel gelişim ve dinamiklerini, sosyo-kültürel niteliklerini ayrıntılı biçimde analiz yapmayı gerektirir ki bu yazının kapsamını aşar. Yine de, satırbaşlarıyla bir değerlendirme yapmak, anlama ve anlamlandırma adına bir başlangıç olabilir. Kentlerin tarihsel gelişimi, kimlikleri hakkında bilgi sahibi olmak, anlamak ve anlamlandırmak için olmazsa olmazdır. Arkeolojik kaynaklar veri alındığında, Bursa ve çevresinin tarihi 8500 yıl kadar geriye giderken, Türklerin Bursa coğrafyasıyla bağının ise yaklaşık bin yıllık bir geçmişi bulunuyor. Bir kentin kaderine Bursa örneğinde bakıldığında, bu çok uzun süreli birliktelik Bursa ile Selçuklu’dan Osmanlıya, Cumhuriyet dönemi Türk ulusal kimliğine uzanan bu yolda ulusal kimlikle özdeşleşmiş, eşitlenmiş bir mekan var karşımızda.
Kentin sosyo-kültürel dinamiklerine, kentlerin farklı kültürlerin, etnik grupların, sosyal sınıfların bir arada yaşadığı mekanlar olarak bakıldığında, Bursa bu açıdan da çok zengin bir tarihsel birikime sahiptir. Geçmişteki bu çoğulculuk kentin sosyo-kültürel dokusunu çoğulculaştırıp, çeşitlendirdiği gibi, karmaşık bir toplumsal ilişkiler ağı da oluşturmuştur. Bu ağ 20.yüzyılın ikinci yarısına kadar kente kültürel zenginlik ve sosyal dinamizm de katmıştı.
Bursa’nın tarihsel dinamiklerini ekonomik yapısı temelinde değerlendirirken, ilk olarak veri alınması gereken, kentlerin ekonomik işleyişinin toplumsal ve fiziksel yapısını büyük ölçüde şekillendirdiği gerçeğidir. Modernleşen Bursa’da Cumhuriyetin kazanımlarıyla kentin ekonomik yapısında, sanayi, hizmet sektörünün ağırlığını hissettirmesi kentsel gelişim, altyapı ve demografik yapısını da etkilemiştir. Bu durum bir yandan bir tarım kentinden sanayi ve hizmet kentine, kısmen da kimliğinin şekillenmesinde etkili olmuştur. Bursa’nın çeyrek asır öncesine kadar varolan mimari yapısı, sokakları, meydanları, parkları, geleneksel mimarisi Bursa’nın estetik kimliğinin önemli tanımlayıcılarıydı ve kent bu değerleriyle, tabii ki yeşilliğiyle anlamlandırılıyordu.
Bursa’da “Bursalılık” bilinci bu sosyo-ekonomik, kültürel birikimlerle oluşurken, son çeyrek asırdır bu bilinç anlam yitimine uğramıştır. Bugün Bursalıların kentle duygusal, bilişsel bağ kurma imkanları büyük ölçüde tükenmiş olup, kent sosyo-ekonomik, demografik yapısıyla bir kimliksizleşme süreci yaşıyor. Bunda büyük ölçüde 2000’li yıllarda uygulanan yerel yönetim politikaları etkili olmuştur. Çeyrek asrın ardından gerçekleşen yerel iktidar değişimi, kentin tarihsel kimliği adına özüne dönme, evrensel kültürel değerleri bununla nasıl harmanlayacağını görme anlamında önemli bir sınava sahne olacak. Yaklaşık 3 aylık mevcut yeni büyükşehir yönetiminin kent tahayyülü, kenti bir inşaat ve rant alanı olarak görmenin ötesinde geleneği gelecekle buluşturma adına çaba sarfediyor. Bursa’yı Bursa’ya ve Bursalılara yeniden kazandırma adına bu fırsatın iyi değerlendirilmemesi için neden yok. Bursa sevdalıları olarak görevimiz izlemek, üzerimize düşeni katkı koyma adına yapmaktan ibaret.