içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Diyarbakır Tavşantepe’ deki Küçük Narin Cinayeti

Kıymetli YolcuTV Haber okuyucuları,

Ülkemizde zaman zaman acı olaylar yaşanıyor. Bu acı olayların bazısını duyuyoruz. Bazısından hiç haberimiz dahi olmuyor. Ben adli tıp alanında görev yapan birisi olarak normal vatandaşlardan daha fazla sayıda acı olay hakkında bilgi sahibi oluyorum. Yine 28 Aralık 2023’ ten bu yana youtube mecrasında günlük video çeken ve kanalıma yükleyen birisi olarak da, özellikle son 1 yıldır ülkemizdeki çok daha fazla acı olayı irdeleyebilme imkanı buldum. Ancak 2024 yılı içerisinde gerçekten tüm ülkenin çok yakından ve hatta canlı olarak takip ettiği bir cinayet olayı ile karşılaştık: Diyarbakır Tavşantepe’ deki Küçük Narin Cinayeti. Dün (bu yazıyı 29.12.2024 Pazar günü kaleme alıyorum) bu cinayet olayı ile ilgili 4 kişi hakkında ilk derece mahkemesi (Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi) kararını açıkladı. Üç kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve bir kişiye de 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Bu hafta Narin olayı ile ilgili değerlendirmelerde bulunacağım.

21 Ağustos 2024’ te kamuoyuna Diyarbakır Tavşantepe’ de Narin isminde 8 yaşında bir kız çocuğunun kaybolduğu haberi yansıdı. Sonrasında kamuoyunda konuya dikkatin arttığı bir sabahtan itibaren çok sayıda TV kanalından aranmaya başladım ve an be an çok sayıda TV kanalından canlı yayınlara ya da röportajlara katılma imkanı yakaladım. Bu sayede hem söz konusu olay ile ilgili çok sayıda perde arkası bilgi edinme imkanı buldum ve hem de bölgede görev yapan çok sayıda basın yayın mensubunun an be an konu ve bölge hakkındaki izlenimlerini öğrenme şansına sahip oldum. Küçük Narin 19 gün boyunca bölgede yoğun bir biçimde arandı ve yine bir sabah küçük Narin’ in deredeki suyun içerisinde cansız bedenine ulaşıldı.

Sonrasında adli tıp ve delil değerlendirmesi süreci başladı. Tüm o aşama tam benim çalışma alanıma girmektedir. O sebeple basın yayın organları o aşamada benim daha fazla görüş ve bilgime başvurdu. O aşamada hukuken dosya ikiye ayrıldı. Birinci kısım ağır ceza mahkemesi alanına giriyordu ve burada 4 kişi yargılanıyordu ki dün akşam bu dosyada karara ulaşıldı. Tavşantepe mahallesi (köyü, artık köyler yeni mülki idare sisteminde mahallelere dönüştürüldü) muhtarı da olan amca Salim Güran, abi Enes Güran, anne Yüksel Güran ve amcanın kahyası-marabası konumundaki Nevzat Bahtiyar. Diğer dosya asliye ceza mahkemesinin konusuna girmekte ve o dosyada henüz iddianame hazırlanmadı. Yani henüz o dosya soruşturma aşamasında ve o dosyada da 8 tutuklu kişi mevcut. Dün akşam ki karar sonrası çok yakında onlar ile ilgili iddianame de hazırlanıp, ilgili asliye ceza mahkemesine iletilecektir.

Sonrasında ağır ceza dosyası ile ilgili iddianame hazırlandı ve 4 kişi bakımından yargılama başladı. Başlarda neyin ne olduğu kamuoyu tarafından pek anlaşılamadı ancak A Haber yayın ekibi, Abdurrahman Şimşek, Ramazan Almaçayır, Nazif Karaman ve Mehmet Karataş’ tan oluşan dinamik ekip gerek bölgeden ve gerekse de stüdyodan konuyu an be an ve canlı olarak ele aldılar. Her geceyarısı 00.00-02.30 arası yaptıkları canlı yayınlar ile konuyu tüm kamuoyunun yakından takip edebilmesini sağladılar. Ancak davada ki asıl gelişme olaya Nevzat Bahtiyar’ ın avukatı olarak Ankara 2 no’ lu Baro üyesi ve eski emniyet teşkilatı mensubu Av. Ali Eryılmaz’ ın dahil olması ile yaşandı. Av. Ali Eryılmaz ilk duruşma sonrası olaya dahil olduğu için (ki zaten ikinci duruşmada da karara ulaşıldı) kendisini duruşmada ifade edebilme şansı kalmamıştı. O da meramını anlatabilmek için TV kanallarına ve sosyal medya yayınlarına yöneldi ve çok çok önemli ifşaatlarda bulundu. Dosya içerisinde yer alan ve pek çok kişinin dikkatini çekmeyen unsurları yakaladı, kamuoyu ile paylaştı ve tartışılmasına olanak sağladı ve 26 Aralık’ ta başlayan ikinci duruşma periyoduna kamuoyunda belli bir noktada konsensüsü sağlayarak başladı. Şimdi konuyla ilgili kendi fikrimi söyleyeceğim ve varılan sonucu değerlendireceğim;

A Haber yayınlarına katıldığım geceyarısı programların her birinde Sevgili Abdurrahim Şimşek şu noktaya dikkat çekti: Enes ile (Arif Güran’ ın oğlu) Devran arasında (Salim Güran’ ın oğlu) sıradışı cinsel bir faaliyet var, buna Narin şahit oldu, öfke ve tepkilerini kontrol edemeyen Enes (ki duruşmalar esnasında Enes defalarca salondan çıkartıldı, diğer kişileri tehdit etti ve etrafa küfürler yağdırdı yani maalesef Enes Güran’ da bir öfke kontrol sorunu söz konusu) kardeşinin boğazına hamle yaptı, bağrışmaları duyan anne Yüksel kızı Narin’ i kurtarmak istedi ve bu esnada Enes’ in sırtında çizikler oluştu, göz altında lezyonlar oluştu ve Yüksel bu ara Narin’ in boğazını sıkan Enes kızını bıraksın diye oğlunun kolunu ısırdı. Ancak kız 8 yaşında ve adı gibi Narin olduğu için (ki kamuoyunda şöyle bir söz paylaşıldı, gerçekten bu sözü çok beğendim ve etkilendim, “madem kıyacaktınız adını neden Narin koydunuz ?”) Enes’ in elinde boğazı sıkılmış durumda ki Narin’ in boyun kemiği kırıldı ve hayatını kaybetti. O aşamadan sonra olayın yönetimi amcaya geçti (bu aşamada amca bu acı gelişme sonrası Enes’ i yumruklayarak gözünü morartmış olmalı) ve amca sağ kolu olan kahya-maraba statüsündeki Nevzat Bahtiyar’ ı çağırarak cenazeyi ortadan kaldırması için onu görevlendirdi. Nevzat’ da geçmiş dönemden tecrübeleri ve bilgileri olan birisi olarak Narin’ in cesedini şeytani bir planla, hiç bulunamayacak bir biçimde Eğertutmaz deresine sakladı (ben bu noktada jandarmanın bu konuyla ilgili bilgi alarak Eğertutmaz Deresi’ ni sabahın o erken saatinde dikkatlice aradığını ve Ankara’ dan gelen Jandarma Özel Harekat timindeki üsteğmen komutasındaki 4 başçavuştan oluşan timin Narin’ in cesedine ulaştığını düşünüyorum, yine ben söz konusu 5 kişilik jandarma timine de maaş taltifi ile ödül verilmesi gerektiğini değerlendiriyorum), sonrasında cenazeye bu derede ulaşıldı ve söz konusu dava sürecine ulaşıldı.

En baştan bu yana amca ile Arif Güran’ ın eşi Yüksel ve diğer erkek kardeşin eşi Hediye ile ilişki iddiasına olasılık vermiyorum çünkü öyle ahlak bakımından sorun teşkil edecek bir durum mevcut olsa idi, tüm aile tek vücut olmazdı. Yine cinayeti Nevzat işlemiş olsa idi, o aile Nevzat’ ı ortadan kaldırırdı. Sonuç olarak, ağır ceza mahkemesi bence en doğru karara ulaştı, amca, anne ve ağbiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Nevzat’ a da cenazeyi saklama ve suçu bildirmemekten ötürü 4 yıl 6 ay ceza verdi. Ben bu kararın gerek bölge idare mahkemesi ceza dairesince ve gerekse de Yargıtay ilgili ceza dairesinde de kabul göreceğini düşünüyorum. 

Tüm Türkiye neden bu olaya canlı yayınlar ile yönlendirildi sorusuna cevap verecek olursam da; Türkiye Cumhuriyeti’ nde ilk defa bir olay ve hem de gizlilik kararı bulunan bir olay, TV’ lerden canlı takip edilebildi. Bunu iktidar tercih etti. Bu sayede tüm ülke ülkenin yakıcı sorunlarından uzaklaştı, zihnini böyle bir bilmece dolu olayın içinde buldu. Halkın da bu işine geldi. Çünkü kimse için risk taşımayan, bir beyin fırtınası süreci yaşandı. Halbuki ülke halkı bu dönemde ülke sorunlarına kafa yorsa ve yönelse idi belki de pek çok kişinin, pek çok kereler başı hukukla derde girebilirdi. Sonuç olarak ülkemizde bir Narin cinayeti olayı yıldırım hızıyla, tüm kamuoyunun gözü önünde ve herkesin de zihnen ve ruhen konunun içine çekilmesi sureti ile sonuca ulaştırıldı. Kanaatimce kamuoyu varılan bu sonuçtan tatmin olmuştur diye değerlendiriyorum. Yine ilerleyen günlerde tartışılması gereken diğer bir konu da şudur; hukuki olaylar bu denli kamuoyu önünde mi yürütülmeli, yoksa kamuoyu bu denli bilgilendirilememeli mi ? Ben benzer hukuki olayların kamuoyu önünde bu şekilde canlı tartışılmasının ülkemiz için daha fazla yarar sağlayacağını düşünmekteyim.

Bir daha ki hafta görüşmemiz temennim ile.

Bu yazı 531 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum