içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Yunus’un Gönül Bahçesi

Varam ol dosta kul olam her dem açılam gül olam

 Hem söyleyem bülbül olam turagum gülistân ola 
Dost'a varıp ona kul olayım, onun gül bahçesinde her dem /ân, nefes/ açılan gül olayım. Onu anan, Onun aşkını anlatan bülbülü olayım. Yurdum ve yuvam hep o dostun gül bahçesi ola.
 
Dost mürşid-i kâmildir. Yunus’un şahsında Tapduk Sultan’dır. Gülbahçesi onun yolu, tariki, erkanıdır. Gül, Taptuk Baba’nın sırrı yani nûr-ı Muhammedî’nin hakikatidir. Bülbül o dostun, daha ötesinde dost bahçesindeki gülün sırrını keşfetmek için dil döker. Bu da âşıkın tevhidinden ibarettir.
 
Ol dost yüzin gördi gözüm erenlere toprak yüzüm
Söz bilene işbu sözüm gerek şekeristân ola 
O dost'un yüzünü gördüm, ona ulaştım, ayak bastığı toprağa yüzümü sürdüm. Sözün kıymetini anlayana benim sözüm şeker /hakikat/ kaynağıdır. 
 
Şekeristan, zahirde şeker kamışının yetiştiği yerdir. Mecazen hakikat sözünün kaynağıdır. O kaynak da tevhid mertebelerini katetmiş olan Hak erlerinin nefesinden kinâyedir.
 
 Dost yüzü önce Tapduk, onun şahsında hakiki dosttan başkası değildir. Mısri Hak yüzü insan yüzünden bilinir der. Erenlere toprak yüzüm demesi, yokluğa işarettir. Toprak tevazu alâmetidir.
 
Toprak olmak, toprağa yüz sürmek fenâ sırrıdır. İnsan-ı kamilde yok olmayan Hak’ta yok olamaz. Bu sebeple mürşid-i kamile teslimiyet yani mürid olmak
 
Hakk’a mirid olmak demektir. Sözü söyleyen ârif-i billah, o sözü işiten de de âriftir. Ârif kişi sözü Hak’lar. “Ârif, gel denirse gelir, git denirse gider.” Onun Hakk’a vuslatı sözü haklamasından geçer.
 
İki cihân zindânısa gerek bana bostân ola
 Ayruk bana ne gam gussa çün ‘inâyet dostdan ola
(Dosttan İlâhî yardım /himmet-i pîrân/ geldikten sonra iki cihânım zindan /karanlık ve zorluklar içinde bile/ olsa artık bunlar bana ne gam, ne keder verebilir, bütün sıkıntılarım gider, hayatım güllük gülistanlık olur.)
 
İki cihandan maksat madde va mânâ hayatıdır.  
Bostan, bakımlı güllük gülistanlık bahçedir. 
Zindan, zulmet içinde her türlü zorlukların yaşandığı yerdir. Cenab-ı Hak “ed-darr” esması gereği bazen kullarını madden ve manen sıkabilir. Bu onun kullarına imtihanıdır.
 
Derviş böyle bir kabz (celal) halinde çalışıp basta geçebilir. Tevhide çalışan dervişe himmet-i pir erişirse onun gönlü keşiflerle açılır.
 
Sensüz iki cihân benüm zindân görinür gözüme
 Senün ‘ışkunla bilişen gerek hâssü'l-hâsdan ola 
(Ey dost! Sensiz bana her iki cihân, dünya ve âhiret, madde ve manâ, gözüme /zor, bunaltıcı, sıkıcı, kısıtlayıcı bir yer olan/ zindândan farksızdır. Senin aşkınla bilişen /sevgine âşinâ olan, sevginle tanışan/ kişi Tanrı’nın en seçkin kuludur.)
 
 Yunus’un iki cihân dediği, maddî dünyasıyla manevî dünyasıdır.
 
İnsanın cebinde parası, gönlünde sevgisi olmayanın huzuru yoktur. Ona koca dünya dar gelir. Gönlünde Hak varsa Yusuf’u zindana atsan yahut saraya kral yapsan fark etmez.
 
Tanış biliş olmakta evvel emirde ikilik vardır. Zahirde seven ve sevilen tanış ve biliş olur lâkihn bir adım daha öteye gidilince insan kendi hakikatiyle tanışır ve ikilik kalkar.
 
Biliştiği kendisi olur. Hâssü’lhâs, hâl-i hayatında kendi hakikatiyle tanış biliş olan vahdet ehlidir. Burada ince bir gerçek vardır. İyi idrak etmelidir.
 
Hâsılı onun tasarrufu Hakk’ın eline geçmiştir.
 
Bu yazı 474 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum