-
MUSTAFA TATCI
Tarih: 22-09-2024 23:59:00
Güncelleme: 22-09-2024 23:59:00
Hazret-i İsa, Hazret-i Musa ve diğer peygamberler sıfat peygamberleridir. İbn-i Arabi ifadesiyle, ya tenzihte ya teşbihtedirler. Bunun bir sürü kavramı var. Hepsini bilmek zorunda değilsiniz. Bende tecelli ederse ene’l Hak derim, sende tecelli ederse sene’l Hak derim. Sen Haksın derim, o zaman kendimi ihmal ederim. Bende tecelli ederse, -gel vatandaş gel- karpuz gibi hakikat satarım. Ne bu olur ol, ne ol bu olur/ Hakikatte budur vahdetteki yol. Onunla, bununla, şununla sınırlandırmayan gerçek.
Kuran, tenzih içinde teşbih, teşbih içinde tenzih olduğu için batılılar tarafından anlaşılmıyor. Yani Musevi kültürü alan tarafından anlaşılmıyor. Taa ki, aklı başına gelenler içine yönelip de; “vay bee! Bende ve tende, sende Hak” diyene kadar. Bunu kavrayanlar dönüşüm yaşamaya başlıyorlar. Onun için, Kuran ve hadisler Mevlana gibi, Hazret-i Yunus gibi, Hazret-i Yesevi gibi yol açıcılar tarafından anlaşılmazsa, aktarılmazsa, belli bir noktadan öteye geçilmez. Teşbih anlatırsın, tenzih anlatırsın. Şurda bir Allah, bir de sen burdasın. Anlat babam anlat. Ne gönül doyar, ne kafa doyar.
Tenzih ve teşbihi yaşayacağız. Onun alametleri var. Ehlullah tarafından dervişana yaşatılan öyle basit alametleri var ki, aklın hayaliniz durur. İlm’el yakin, ayn’el yakin tecelli ettikçe gülmekten ölürsünüz. Vay, bu muydu aradığım, bu kadar mı basitti? dersiniz. Ama sermayeniz yetersiz, naylon fatura, hayali ihracat. Dükkan boş.
Hazret-i Yunus: ‘’Ben o dükkandar kuluyam cevherler ile doluyam.’’ diyor. Sarraf dükkanını açmış. Hakikat alıp, hakikat veriyor. Dükkandar, Taptuk. Ne alıp satıyormuş? Cevher, nur-u Muhammedi sırrı. Aşk önemli. Her şeyi kullanacaksın, aşk toplamak için.
Ahmet Dedem, Uşak’ta sabahın köründe kar kış kıyamette birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci cami gidiyor. Adı Tuz Pazarı Cami. Hoca: “Yahu Ahmet Amca, senin evin dibinde Yeşil Cami var. Buraya geliyorsun.” demiş. Dedem; “Oğlum, biliyor musun? Tuz Pazarı’nda aşk satıyorsun aşk.” demiş.
Bütün varlığın ahireti, -kelimelerle oynuyorum dikkat edin- ahir-eti insandır. İnsanın ahireti nedir? İnsan, hazret-i insandır. Ölmez Hakk’ın aşıkları. Ölene ‘yuh!’ denir.
Ahmet Çavuş’tan bahsettik. Babamın, “Bir vesile, olursa cesedine bir bakın.” demesi var. Kabir benim cesedimi çürütmez. Hay esmasında öyle zevk almış ki mübarek. Oturduğunuz yerden söyleyebilir misiniz? Hayır. O meratiple olur.
Hasılı kelam, varlık devirle oraya geliyor. Kuran’da bahsedilen algılama mertebeleri, numune olarak zikredilen peygamberlerin mertebeleridir. Tevhid mertebeleridir onlar. Şu şöyle olmuş, bu böyle olmuş. ‘-Onların benzerleri senin başına gelebilir de aynısı gelmez. Siz de olacak olan halet-i ruhiyeyle alakalı.
Akşam mana görürsünüz. Bahçeye indiydim, kurumuş bir ağaç. Hay dedim, Hu dedim. Bir de baktım yeşermeye başladı. Vardır içinizde. Olduğu vakit oluyor işte. İlla ben böyle mana gördüm diye belediye hoparlöründen mi dinleteceksin! Ölülerin dirilmeye başlamış. Olur durur bunlar.
Bir karanfil diktiydim, ölmüş. Bahçeyi dolaşıyoruz. ‘’Bu ne oğlum? dedi. ‘’İşte karanfil Efendim. Kurumuş.’’ dedim. ‘’Yok yok. Kurumamıştır o. Hallolur.’’ dedi. Bir şey söyledi geçti, baktım yeşermeye başladı. Kurumuş olan bu(beden), sen bunu yeşertirsen senin içinde neler var. Yeşerir. Hay de, hayat bulsun.
Burada çok söylenecek şey var. Hazret-i nur-u Muhammedi sırrı tecelli edince okunur. En azından bir Füsus kültürünü almakta fayda var. Peygamberler, içimizdeki henüz uyanmamış makamlardır. Onların, isimlerin ve hakikatlerin toplamı Hazret-i Ademdir. O isimlerin ve hakikatlerin tezahür ettiği makama da Hazret-i Muhammed denir.
Hazret-i Peygamber’in, ‘’Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi.’’ dediği namaz, koku, kadın. Onlar üzerinde oluşturmuş vahdet algısını. Pek çok erende bunlar semboliktir. Bir şekilde tezahür eder. Mesela, hakikate yaklaşma noktasında muhatabın; kadınsan erkek, erkeksen kadın suretinde yüz gösterebilir. Hazret-i Şeyh’ül Ekber Efendimiz dolaylı anlatmıştır. Ama mükemmel yaşamıştır. Ben anlayamıyorum. Anlayamayacaksın tabi. Füsus kültürünün nesini anlamamız lazım?
Bütün varlık makam üzere, algılama tevhid mertebeleri üzerinedir. Bunu bilmeniz yeterlidir. Artık onlar o şekilde yaşanmayacak. Her bir peygamber bir numune. Benzerleri yaşanacak. Bir tarihte anlatmıştım. Ayşe ninenin rüyası var. ‘’Ben gelin olacakmışım.’’ diyor. Damat görüyor, şeytan. Yaklaşıyor, kendi kocası. Yaklaşıyor, mürşidi. Yaklaşıyor, Peygamber Efendimiz. Bunlar dolaylı olarak kitaplara da geçmiştir. Cenab-ı Hak, bunları anlamayanların eline düşürüyor.
Halvetiye’den bir kadının rüyaları, Asiye Hatun’un Rüya Mektupları diye bir kitap. Ama Allah, ilm-i rüyayı bilmeyenlerin eline düşürüyor, ki kamuflaj etsin diye. Siz böyle kitapları dolaylı olarak değil de doğrudan doğruya anlam vererek değerlendirmelisiniz.
Bu devr ile taş, toprak, börtü böcek, insan, hayvan, meratipçe geliyor. Nereye? Buraya. Nerden? Hazret-i hayalden. Daha ötesi? İlk varlıktan. Yani Hazret-i nur-u Muhammedi’den. Yani Hazret-i Hak’tan. O zaman bu varlığın malzemesi neymiş? Hazret-i Hakmış. Başka bir şey yok. Yere tükürsen, yâre tükürmüş olursun. Düşünün, artık buradan neler çıkar. Vahdeti bilenin dili lal, aklı mat.
Vahdeti bilen bir zat, değil insan yerdeki karıncaya zarar vermez.
Bir tanıdığım, ‘’Yolda gidiyoruz köpek çarptı.’’ dedi. ‘’Kaçla gidiyordun?’’ dedi babam. 100 ile 110 arasında gidiyormuş. O zaman 110’du sınır. Kasem ederek yeminle söyledi, “111’le çarpsaydın, katillikle yargılanırdın.” Devlet ne diyor? Şu kadar demir kullanacaksın, şöyle yapacaksın. Çizginin dışına çıktın. Suçlusun. Katillikle yargılanırsın. Bu kurala uymayan bütün müteahhitler, şu anda yüzlerce insanın katilidir. Bunun hakkını ödeyecek düşünebiliyor musunuz? Nasıl ödenir? Bir şekilde ödetir Allah. İnsan olmak çok zordur, çok da kolaydır. Kurallara riayet edeceksin o kadar.
Devir meselesini genişlettik. Bu devr ile ne olurmuş? Gehi mümin zuhur eyler gehi küffar olur. Kafirler de, iman ehli de bunların içinden tecelli edermiş. Burada kafir kimdir, mümin kimdir? Uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Mümin, kendisine emanet verilmişe denir. Cenab-ı Hakk’ın bir ismi El Mümin’dir. Resulallah (S.A.V) Efendimiz; “Mümin, müminin aynasıdır” der. Kimdir mümin? Kendisinde emanet olan. Hak, emaneti birisine verdiği zaman, kendine dahil etmiştir. Yani vahdet ehli. O zaman, biz müminliği taklit edenlerdeniz. Taklitçi. İnşallah tahkike dönüşür. Yani velayet emanetini alırız da, dostluğuna eyvallah der de sahip, biz de onun içine -damla bile değil iken göle çevirdiler beni- göl oluruz.
Küffar ne? Hak’tan gafil olan herkes. Hacı, hoca, aklına ne gelirse. Hak’tan örtülü. Küfr, örtü demektir. Hak’tan örtülü olan herkes kafirdir. O zaman, bu küfrü kaldırmamız lazım. Adım adım bu eşyanın örtüsünü kaldırdıkça, içinden o tek güzel çıkacak. İşte derdimiz, o güzeli ortaya çıkarmak.
Küffarlıktan mümin olmaya, Allah’ta olmaya, selamette olmaya yolculuk yapalım. Allah selamet evine çağırıyor. Varlığımızı tamamlarsak, seherimiz, güneşimiz tecelli eder. Güneş battığı yerden doğar.
Nebiler ve resuller, kendi derecelerine göre bir devirle, bir silsileyle gelirler. Yine bu devretme(mertebeleri tamamlama) sebebiyle, varlığın içinden de bazen mümin, bazen kafir(Hak’tan gafil) insanlar tecelli eder. Sen küffar içinde olma. Şimdi ne oldu? Kafir deyince, şurdaki adam kafir gibi anlıyorsun. Sensin, senden bahsediyor. Dışarı gitme. Ne işin var, Ahmet’in, Mehmet’in, Hans’ın, Joe’nun haliyle?
Demek ki, mertebeleri tamamlamaya geldik. Mertebelerin tamamı Allah’tır. Tam mertebe. Allah’ta olanın ifadeye, yaşamasına gerek yoktur. Onun için, Kuran’daki Hazret-i İnsan, Allah’ta olan insandır. Onun ölümle, doğumla, zuhuratla, tecelliyatla, zartla zemberekle işi yoktur. Şafak atınca selamet. Onun eline Kuran verilmiştir.
‘’Kendisi Kuran olmuş, Kuran kendi içinde.’’ Hazret-i Yunus’un ifadesi. Kuran’ın kendisidir o. ‘’Okumaktan mana, kişi Hakk’ı bilmektir.’’ diyor Yunus ya, Hak’ta olmaktır. Görme, bilme, duyma bir merhaledir. Bir ötesi, olma. Olanın bilmeye ihtiyacı yok. Onun için, ehlullahın sözü Kuran’dır.
- Ayȃn-ı Sabite ve “Ol!”
- Halk İçinde Bir Ayna: Hazreti İnsan
- Çay Bir Yap Yahut Yusuf Amcanın Sineması
- Aşk Davasını Kılan Kişi
- Derviş oku ırak atar ha demeden cana batar..
- Dünyaya kazık mı çakacaksın?
- Vanîzâdelerin Defteri Kapandı
- Cemal Yolu...
- Yunus’un Gönül Bahçesi
- Bu Yol Bizi Vahdet-i Vücûda Götürür
- Yunus Emre’yi Anlamak Demek Hak için sevmek ve Hak için bilmektir
- Gönül Dostu Arar İmiş Bu Alemde