-
MUSTAFA TATCI
Tarih: 25-11-2024 09:23:00
Güncelleme: 25-11-2024 09:23:00
Turuk-ı Aliyye Hakk’ın Rızâsı İçindir
Şu gerçektir ki turuk-ı aliye Allah’ın rızasını tahsil etmek için tanzim edilmiş bir eğitimdir. Burada eğitim baskı altında yaptırılmaz. Biz “Gelene niye geldin demeyiz, zaman içinde yolun inceliklerini anlayamadı, gitmek istedi, gidene de niye gidiyorsun?” demeyiz. Huzurda oturuyorsa misafirimiz demektir. Onunla uğraşırız.
Âl-i Abâ’msınız!
Yakup Baba beni irşâd etti, gereken usulü uyguladıktan sonra sırtımı sıvazlayarak:
“Evlâdım Cemâleddîn! Sende hakkım kalmadı. Ben senden evvel göçersem senin bir mürşide ihtiyacın yoktur.” dedi. İrşâd sırasında dervişin sırtı da sıvazlanır.
Bir gün sabahleyin vardık yanına. Öylece baktı bana da:
“Gel!” dedi. Siyah paltosunu açtı da:
“Ne bu?” dedi.
“Âl-i abâ demiştiniz sultanım.”
(Burada kendisi izahatta bulunuyor: Mâlûm Abânın altındakiler Hz. Resulullah (a.s.) Efendimiz ve onun en yakınları olan İmam Alî (k.v.), Hz. Fatıma annemiz, Hz Hasan ile Hz Hüseyin Efendilerimizdir. Hz. Peygamber bu en yakınlarını hırkasının altına aldı.)
Sonra devam etti:
“Âl-i abâ ne demek?”
“En yakınımsınız.” diye öğrettiniz sultanım.
Sonra yüksek ve sertçe bir sesle teyid etti:
“En yakınımsınız! En yakınımsınız! En yakınımsınız!”
“Bizimle ilgili böyle böyle işaretler geldi durdu.”
Şimdi esasen post sahibi bizatihi Resûlullah Efendimizden teyit olmamışsa, onun gerçek olup olmadığını bilemezsin. Manâda teyit gelecek vesselâm.
Gerçek postu arayan kişi kendi göremese bile Allah lutfeder samimi dervişlerden birilerine gösterir. Post peygamberimizin işaretiyle görülmeli. Onunla olmadıktan sonra velev ki o yolun piriyle görse bile soru işareti olabilir. İllâ mürşid-i kâmil Hz. Resûlullah’ın işaretiyle tecellî etmelidir.
Manevî yolculuk böylece devam ederken, mürîde mürşidi tarafından gerekli bilgiler verilir durulur. Bu bilgiler de onun gelişmesinde fevkalade yararlı olur. Bu âlemde mürşid yani insan-ı kâmil ne kadar çok olursa insanoğluna, varlık âlemine o kadar faydalıdır. Mühim olan, mürşid gerçekten Hak tarafından vazifelendirilmiş olmalı. Gerçek bir mürşide bağlı olan mürîdin yolculuk sırasındaki işi de Allah’ın inayeti ve pîrânın himmetiyle o kadar düzgün gider. Mürşid taklîd ise, o mürîdin işi zordur.
Yakup Baba’nın Afyon’daki Nakşî Mürşidine Bey‘atı
Bakınız şimdi, benim mürşidim de Nakşî imiş talebeliğinde. 22 (bazı yerlerde 26 sene) sene Afyon’daki mürşidine yalınayak başı kabak koşuyor. Kendisini kontrol edemez hale geliyor. Ağlaya ağlaya yollara düşüyor. (Eliyle mükemmel olduğunu göstererek) öyle bir zeka var ki benim mürşidimde… Buna rağmen 22 sene bu adamın peşinde koşturuyor. Sonra taklid çıkıyor işte. Benim başıma gelen onun da başına gelmiş. Hasılı Afyon’daki o zat taklid çıkıyor.
Nakşîlerin hatm-i hâcegan için cemiyet ettikleri bir gün içlerinde Yakup Baba da var ve tabii o zaman taklid mürşide devam ettiği günler. Orada bulunan Nakşîler oradan konuşurlarken Yakup Baba da devreye girip –sonradan kendi azizi olacak olan- Yamalızâde Hazretleri için neden ötürü dediyse:
“Ondan bir şey olmaz, ne olacak, câhil şeyhin biri!” demiş.
Böyle demiş Yamalı Baba’ya. Kendisi Nakşî, o Halvetî. Sonra da mânâda Afyonlu zatın taklid olduğu kendisine bildirilmiş.
Başına da gelince 22 sene sonra:
“Şimdi benim hâlim ne olacak, benim hâlim ne olacak!” diye evde oturup ağlarken Yamalı Dedenin yüzü gözünün önüne geligeliveriyor. (Yakup Baba daha askere gitmeden gençliğinde Yamalı Azizi ta dervişliğinde Sâdık Baba’nın meclisinde tanımıştır fakat aradan seneler geçmiştir. Böylece hiç aklında hayalinde Yamalı Dede yok iken her hâlukârda onun devamlı tecellî etmesi sonunda meseleyi anlamış. Âlimdi benim şeyhim. Bunun üzerine:
“Aaaah Efendim aaaah! Sana câhil diye câhil! Sen câhilsen ben de câhil olmaya geliyorum. Sen ne isen ben de o olmaya geliyorum.” deyip yanına varıyor.
O mübarek de dervişleriyle oturmuş sohbet ediyormuş.
“Ooooo Mustafa Efendi oğlum, hoş geldin, hoş geldin. Ama ne zahmet ettin oğlum. Sen âlim adamsın. Biz burada câhil bir insanız. Neye ihtiyaç duydun.” Gibi laflar ederken Yakup Baba ağlıyor, ağlıyor… Sonra Yamalı Dede bütün ciddiyetiyle:
“Erenler pazarında dellâla (açık arttırmaya) verildin. Varıma yoğuma bakmadım. Bir istedilerse bin verdim; varıma yoğuma bakmadım Ne istedilerse verdim, senin nefsini satın aldım. Nereye gideceksin elimden!” İlââhir…
Şimdi iyi anlayın. Derviş mürşidine bezm-i ezelde teslim olmuştur. Alış veriş ta o zamandan bitmiştir. Bu onun için büyük bir nimettir.
- Ayȃn-ı Sabite ve “Ol!”
- Halk İçinde Bir Ayna: Hazreti İnsan
- Çay Bir Yap Yahut Yusuf Amcanın Sineması
- Aşk Davasını Kılan Kişi
- Derviş oku ırak atar ha demeden cana batar..
- Dünyaya kazık mı çakacaksın?
- Vanîzâdelerin Defteri Kapandı
- Yunus’un Gönül Bahçesi
- Bu Yol Bizi Vahdet-i Vücûda Götürür
- Yunus Emre’yi Anlamak Demek Hak için sevmek ve Hak için bilmektir
- Gönül Dostu Arar İmiş Bu Alemde
- Yunus İle Çıktık Yola, Yolun Sonu Hakk Ola...