-
MUSTAFA BALI
Tarih: 19-01-2025 22:39:00
Güncelleme: 19-01-2025 22:39:00
Sevmek, insanoğluna verilmiş en güzel duygudur aslında. Acaba dünyada sevmekle, sevilmekle mutlu olmayan, bunun hazzını tatmayan bir insan hatta bir canlı var mıdır? Bence kesinlikle yoktur. Vardır cevabı verenlerin kastı, herhalde bu duyguyu tatmamış, tanımamış insanlardır diye düşünüyorum.
Henüz onbeş yaşımda bir çocukken Bursa – Harmancık seferini yapan bir otobüsten inerek yolun Fadıl köyümüze kadar olan onüç km lik kısmını yaya olarak gitmem gerekti. Yolun kıvrımlarını düzleyerek, ekili tarlalardan çalılıklardan geçip, ufuktan ufuğa düz bir çizgi çizerek yolu kısaltmaya çalışıyordum. Birden uzaktan havlayarak bana doğru koşan çoban köpeklerini farkettim. Çocuk aklımla köpekler bana yaklaşana kadar bir kucak taş toplamaya çalışırken köpekler birkaç metre yakınıma kadar geldiler. Bu durumdan taş atarak kurtulamayacağımı anladım. En iyisi çoban taklidi yapayım, çobanların köpeklerini çağırırken çaldığı ıslık melodisiyle ben de ıslık çalmaya başladım. Yani seviyormuş gibi yaptım. O bana saldırmak ve zarar vermek için gelen boyumdan büyük köpekler hepsi ip gibi karşıma dizilip o saldırgan hallerini bırakıp sevecen sesler çıkararak kuyruk sallamaya başladılar.
Seviyormuş gibi yapmak bile beni belki de öldürmek için gelen köpekleri saniyeler içinde uysallaştırdı. Bu olay benim hayatım boyunca hiç aklımdan çıkmadı. Benzeri durumlara insan insana iletişimlerde de sık sık rastlıyoruz.
Canlılar içinde sevgiye en çok ihtiyacı olan da yine insandır diye düşünüyorum. İnsanı meydana getiren temel elementlerin içinde sevgi ( aşk) sayılmıyor ama insanın fiziksel ve biyolojik ihtiyaçlarından çok daha fazla sevmeye, sevilmeye ihtiyacı var. İnsani ilişkilerin bozulduğu durumlarda en temel sebeb sevgi eksikliğidir. Ya anne babaların göstermediği, göstermeye fırsat bulamadığı sevgi ya öğretmenin göstermekten imtina ettiği sevgi.
Görev yaptığım bir okulda devamsızlık problemi olan bir öğrenciyi çağırarak velisinin okula gelmesinin gerektiğini söyledim. Kızımız babasının işten izin alıp gelemeyeceğini söyledi. Ben de yarı şaka yarı ciddi velisinin gelmemesi durumunda sınıfta kalacağını söyledim. Küçük kız odamdan çıkarken iki elini de yana açıp ‘’ Beni niye kimse sevmiyor yaaaa’’ diye söylendiğini duydum. Hemen kızımızı tekrar geriye çağırarak ‘’ Bak böyle düşünmen doğru değil, annen baban seni kesinlikle çok seviyordur. Ancak hayat şartları bazen bu sevgiyi ifade etmeye bile fırsat vermeyebilir. Ama şunu unutma ben sizi çok seviyorum. Siz benim evladım hatta torunum sayılırsınız. Velin gelemese bile ben sana yardımcı olacağım. Unutma ben seni çok seviyorum.’’ Dediğimde yavrucağın yüzünde güller açmaya başladı. Gözleri öyle bir parıldadı ki….
Belki modernitenin getirdiği yaşam şartlarının bir sonucu olarak, başta çocuklarımız olmak üzere çevremizdeki insanlara yeterince sevgi gösteremiyoruz. Belki biz de beklediğimiz ve aradığımız sevgiyi bulamıyoruz. Bunun sonucu olarak sevginin boş bıraktığı yeri zıttı olan duygularla dolduruyoruz.
Bu durum, yaratılışında Allah’ın ruhu üflenen, dünyaya gelişine anne ve baba arasındaki aşkın sebep olduğu, anne baba ve ebeveynler için adeta mutluluk kaynağı olan insanın ruhsal ve zihinsel gelişiminde de aşka sevgiye ihtiyaç vardır. Eğer bu eksik olursa tıpkı gece ve gündüz gibi, ışık ve karanlık gibi aşkın yerini de kin, nefret, haset, öfke gibi duygular alır. Bu kötü duyguların olduğu toplumlarda huzur, ahenk refah olmaz.
Sözlerime Yunus Emre’nin bir dörtlüğüyle son veriyorum.
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım.
Sevelim sevilelim.
Dünya kimseye kalmaz.