-
MUSTAFA BALI
Tarih: 12-01-2025 21:47:00
Güncelleme: 12-01-2025 21:47:00
Ortaokul seviyesinde eğitim alan hemen herkes resim derslerinde ‘’perspektif ‘’ sözcüğünü duymuştur. Kısaca uzaktaki cisimlerin yakındakilere oranla daha küçük görünmesine perspektif diyoruz. Bu sadece fiziki anlamda değil, tarihi, coğrafi ve stratejik anlamda da böyledir.
Yine buna bağlı olarak hayat kesinlikle tek düze, kurallı, iki kere iki dört eder gibi değil. Hayat gerçekten çok karmaşık ve karmaşık olduğu kadar güzel ve heyecanlı.
Her devrin kendine göre karmaşası var. Örneğin Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig adlı eserinde ‘’havadis kacıga’’ yani hadiselerin çok karmaşık olduğundan bahseder. Yine yeşil çamın ilk filmlerinde filmin ilk beş dakikasında sonunu tahmin ederdik. Yani çözümlemesi kolay olur ve daha sonrası zevk vermezdi. Amerikan filmleri daha bol entrikalı ve karmaşık olduğu için daha çok ilgi çeker ve heyecan uyandırırdı.
Her ne kadar her devrin ayrı karmaşıklığı olsa da son yıllardaki karmaşıklık gerçekten normal bir gözle ve normal bir algılama düzeyiyle anlaşılacak gibi değil. Tarihi, coğrafi ve stratejik olarak resmin bütününü görmek, gerçekten çok zor.
Bunun için basiret ve feraset sahibi olmak gerekiyor. Yani "görmek, bilmek, sezmek, görme duyusu, sağduyu, şahit, delil, anlayış" gibi anlamlara gelen basiret.ve yine ilâhi nurla aydınlanmış kalbin hakikatleri görme kabiliyeti anlamlarına gelen feraset.
Bu ruh inceliğine ilim ve irfanın yanında çok kapsamlı bir ruh eğitimi, metafizik eğitimle ulaşılabilir. Bu ferasaet ve basirete her zaman öğrenme yoluyla sahip olunmaz. . Bazen de Vehbi olarak yani Allah vergisi olarak gerçekleşir.
Bu ferasete sahip olan insan baktığında hiç kimsenin göremediği gerçekleri görür. Bir anonim manide:
‘’A benim bahtı yârim
Gönlümün tahtı yârim
Yüzünde göz izi var
Sana kim baktı yarim’’
diyen aşık sevgilisine yabancı birinin baktığını feraset ve basiretiyle anlar.
Yine bu karmaşıklığı anlayıp çözümleyerek onlarca, yüzlerce yıl sonrasını, Dünya ve hatta kainat ölçeğinde yorumlayarak çıkarımda bulunabilmek için de yüksek algı ve farkındalık yani feraset dediğimiz özelliğe sahip olmak gerekir. Bir hadis i şerifte Hz. Muhammed Mustafa s.a.v ‘’mü’minin ferasetinden korkun. Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar’’ der. Bu derece farkındalığını geliştirmiş insanlar hem kimsenin göremediği gerçekleri görür hem de çok karmaşık olan olayları çözümleyerek kronolojik, coğrafi ve stratejik bakımdan her türlü olay ve durumu resmin bütününü görerek kavrayabilir.
Sıradan insanlar ise sadece kendine gösterilen kadarını görür ve hep yanılır. İletişimin çok hızlı ve kapsamlı olduğu çağımızda çok yanlış bir konu veya durum doğruymuş gibi, doğru olan da yanlışmış gibi gösterilebiliyor. Bu nedenle olay, durum ve kişilerle ilgili değerlendirme yaparken bütün etkenleri bir bütün olarak görmek ve ona göre değerlendirme yapmak gerekir.
Yukarda da belirttiğimiz gibi özellikle kendisine sorumluluk verilecek kişilerin yeterli eğitim ve donanımın yanında feraset ve basiret sahibi insanlar olmasına da dikkat etmek gerekir. Bilimsel ve teknik bilgi yanında feraset ve basiret sahibi insanlar yönettiği toplumların varlığını yüzlerce binlerce yıl sürdürebilir. Bu özelliklere sahip liderler ve yöneticilerin idaresindeki yönetimler başarıdan başarıya koşar. Toplum olarak hep seçkin ve saygın olurlar. Hem kendileri hem de çevresindeki toplumlar refah içinde yaşarlar. Yüzlerce yıl sonra da kendilerinden övgüyle bahsedilir.
Bizler de böyle bir toplum olabilmek için feraset ve basiret sahibi insanları kendimize yönetici olarak seçmeliyiz. Böyle liderler yetiştirmek, toplumun ve devletin en öncelikli konusu olmalı. Ancak bu şekilde yeryüzünde huzur, sükunet, bereket ve refah içinde yaşayan toplumlar haline gelebiliriz.