-
MUSTAFA BALI
Tarih: 15-12-2024 23:54:00
Güncelleme: 15-12-2024 23:54:00
Çağımızın en popüler, en moda sözcüklerinden biri de ‘’ Farkındalık’’. Ne dediğinin farkında olan olmayan herkes farkındalık sözcüğünü kullanmadan edemiyor.
Peki nedir farkındalık; kelimenin adından da anlaşılacağı gibi farkında olma durumunu ifade eder. İyi de esas mesele de bu.
Farkında olma durumu nasıl bir durum?
Çevremizde olan, varlık, eylem, değişim, ışık, ısı, ses, hava vb, duyu organlarımızla algılayabildiğimiz her şeyin Yüce Allah’ın bize izin verdiği kadarlık kısmını algılama durumuna farkında olma hali, farkındalık diyebiliriz.
Bizim duyu organlarımızın algılama alt ve üst eşikleri, sınırları vardır. Mesela bizim burnumuz bazı kokuları alır bazılarını alamaz. Gözümüz açık havada bile belli bir mesafenin ötesini göremeyeceği gibi mikrop, hücre, atom ve daha alt cisimleri de göremez. Kulak belli desibelin altı ve yine belli desibelin üstündeki sesleri duyamaz. Bu sınırlama bütün duyu organlarımız için geçerlidir. Ben eminim ki bizi en mükemmel şekilde yaratan Allah bu sınırları da bizim rahatımız ve iyiliğimiz için koymuştur. Duyu organlarımızın kapasitelerini bazı yöntem ve tekniklerle biraz daha artırabiliriz. Ancak hiçbir canlı tüm duyu organlarını sınırsız bir kapasiteyle kullanamaz.
İşte esas farkındalık tüm duyu organlarımızın en üst kapasiteyle kullanılmasıdır. Yine farkındalık bizim beyin ve zihin kapasitemizin en üst seviyede kullanılabilmesidir. Aynı zamanda farkındalık bizim farklı boyutlardaki enerjileri hissedebilmemizdir. Farkındalık, maddi olduğu gibi manevi birçok hususu da kapsar. Zaten o kadar ileri derecede algılarımız açıldığında artık sıradan insanların göremediğini gören, duyamadığını duyan bir yeteneğe ulaşmış oluruz. Bu yüksek kapasite bazı insanlarda doğuştan vardır, bazıları da bunu yukarıda belirttiğimiz gibi özel yöntem ve tekniklerle kazanabilir.
Öğrencilik yıllarımda öğrenci yurdunda oda arkadaşım, daha sonra da ev arkadaşım olan Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Akademisi, Geleneksel Türk El Sanatları bölümünde öğrenci olan Ömer, öğrenci evinde yemek yerken yemek masasında bir tabağa koyduğumuz göbek marul yapraklarından birini eline alarak: ‘’ Mustafa şu yapraktaki ahengi görebiliyor musun’’ diye sordu. Ben de ‘’yani güzel bir marul yaprağı’’ dediğim de: ‘’Yok oğlum şu marul yaprağında yeşilin milyonlarca tonu müthiş bir incelik ve ahenk içinde kullanılmış. Ortadaki beyaza yakın yeşil damardan kenarlara doğru dikkatli bak.’’ Dediğinde Ömer’in ne kadar haklı olduğunu anladım. Burada farkındalık; marulu salata yapılan bir ürün olarak değil de Yüce sanatkarın, bize nispetle müthiş bir şaheseri olduğunu anlamaktır farkındalık.
Güneşin doğuşu sırasında dünyamızdaki ve gökyüzündeki her saniye değişen renk ve şekil cümbüşünü görebilmektir farkındalık. Ancak kent hayatı ve modernitenin dayattığı yaşam tarzı yüzünden kaçımız bunu görebiliyoruz?
Eskiden büyüklerimiz abdesti tarif ederken: ‘’ Burnunuza su alırken öyle bir çekeceksiniz ki burnunuzun direği sızlayacak’’ derlerdi. Hangimiz bu kadar farkındayız abdest aldığımızın?
İlkokul öğretmenimiz: ‘’ Baharın geldiğini nasıl anlarsınız’’ dediğinde saydığımız şeyleri hatırlayan var mı?
Hangimiz erguvan mevsiminde seher vakti bülbüllerin sesini duyuyoruz?
Sahi erguvan neydi? Bülbül nasıl bir kuştu?
Hiç yolumuzu yıldızlara bakarak bulduk mu? Üç beş sokak ötedeki adresi navigasyon kullanmadan bulabiliyor muyuz?
Meteoroloji haberlerini izlemeden, gökyüzüne bakarak ertesi günün hava durumunu anlayabilen var mı?
Hamsin, zemheri ne demekti mesela?
Velhasıl hayatı bilerek ve hissederek yaşamaktır farkındalık.
‘’Dünyanın bir ucunda bir Müslümanın ayağına diken batsa öteki ucundaki Müslümanın canı yanar.’’ Diyen bir peygamberin ümmeti olarak, burnumuzun dibindeki katliamlar karşısında hissiz kalmak farkındalık değildir.
Yazının başında da belirttiğim duyu organlarımızı olağan bir şekilde bile kullanmadan yaşıyoruz. Biraz amiyane olacak ‘’ot gibi yaşıyoruz’’ diyeceğim ama o kadar bile değil. Bitkiler sesi ışığı, ısıyı hisseder ve ona göre yönelir. Maalesef yaşadığımızın bile farkında olmadan paldır küldür yuvarlanıp gidiyoruz ve içimden bir ayet geçiyor:
- ‘’Fe eyne tezhebûn / Bu gidiş nereye? (Tekvir,26)