-
MUSTAFA BALI
Tarih: 27-01-2025 10:40:00
Güncelleme: 27-01-2025 10:40:00
Varlık alemini, özellikle maddi varlık alemini çağdaş literatür atom ve atom altı parçacıklardan madde ve cisim tanımına; Dünya’dan güneş sistemlerine; galaksilerden evrenlere doğru genişleyen bir silsile içinde ele alır. Biz de zerrelerden kürelere kainat der, hatta sadece kainat sözcüğüne hepsini sığdırırız.
Kainat; Bir şeyi dilediği zaman, O'nun buyruğu sadece, o şeye "Ol" demektir, hemen olur [Yasin: 82]. Ayeti kerimesindeki ‘’kün’’ emir kipinin sonucunda olan ve olacak olan şeylerin tamamını ifade eder. Dolayısıyla çağdaş literatürün bu konudaki bütün tanımlarını da içine alır, çünkü Alla cc. nun tekvin sıfatı sonsuzdur ve yaratması devam etmektedir. Bu sebeple evren yerine kainat kelimesini kullanmaya devam edeceğim.
Yine zerrelerden kürelere, kainata baktığımızda her şeyin müthiş bir düzen ve ahenk içinde yaratıldığını, canlı ve cansız her varlığın bu ahenge paralel mükemmellikte yaratıldığını biliyoruz. Ancak bütün bu ahengi kendi akışı dışına zorlayan, yaratıştaki dengeyi bozan, dünya’nın ve içindekilerin orijinalliğini bozan ve onları dejenere eden, aslından uzaklaştıran, soysuzlaştıran da insandan başka bir varlık değildir
Yaratılışın bir başka boyutu da Allah’tan başka her şeyin zıttı ile kaim olması, birlikte yaratılması. İyi ile kötünün ezelden ebede devam eden mücadelesidir.
Şairin dediği gibi :
‘’ Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.’’ Ancak tercih bize kalmış. Habil’den yana mı olacağız, Kabilden yana mı? Özümüze dönüp yaratıştaki güzelliğe mi kavuşacağız ; dejenerasyonun dibine vurup hayatı hem kendimize hem de çevremize zehir mi edeceğiz ?
Dejenerasyon; asıl olanın, orijinal olanın bozulması, aslını kaybetmek, verimsizleşmek, soysuzlaşmak demektir. Sonradan olan, çakma olan hiçbir şey orijinalin yerini tutmaz. Mükemmel yaratışla yaratılan insanoğlunda soysuzluk eğreti durur. Dejenerasyon özümüze, aslımıza zarar verir. Bunun sonucunda da bugün insanoğluna yakıştıramadığımız kötülükler de yine insanda ortaya çıkar. Eşref i mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olan insan yine sadece kendisinin inebileceği Esfel i safilin (aşağıların en aşağısı)na iniverir. Halbu ki insan kainatın özüdür.
‘’Hoşça bak zatına kim zübde i alemsin sen
Merdüm i dide i ekvan olan ademsin sen’’
Kendine güzelce bak ki sen kainatın tohumu, özüsün. Yaratılmışların göz bebeği olan ademsin, insansın.
Tohum bozulursa mahsul de bozulur. İnsan bozulursa Dünya da kainat da bozulur. İnsan fıtratına, o en güzel yaratılış özelliğine geri dönerse dünya da kainat da düzelir. Yani insan fabrika ayarlarına dönerse, insan düzelirse herşey düzelir.
İnsan düzelirse siyaset düzelir. Yetkiyi aldıktan sonra elitizm hastalığına yakalanan, kendine verilen makamın en fazla bir seçim dönemi sonra elinden gideceğini unutan, oylarıyla kendine makam veren insanlara tepeden bakan, çevresindeki birinci halka dışında hiç kimseye randevu bile vermeyen ve hatta içinden çıktığı semte selam bile vermeyen, gelen taleplere bürokratik, ekonomik, konjoktürel bir sürü mazeret ve engel çıkaran siyasetçi düzelir.
İnsan düzelirse çevre sorunları biter. Herkes ürettiği kirliliğin kendine ve diğer canlılara zarar vereceğini bilir. Çevreye zarar verecek hiçbir davranış yapmaz.
İnsan düzelirse toplum ahlakı düzelir, toplum düzelir. Aklımıza geldiğinde tiksindiğimiz olaylar biter. Yardımlaşma artar. İnsanın insana yaptığı zulümler biter. Terör biter, savaşlar biter. Herkes hakkına razı olur. Kimse kimsenin hakkına göz dikmez.
Hani bir şarkı var ya :
‘’Bütün dünya buna inansa, bir inansa,
Hayat bayram olsa, İnsanlar el ele tutuşsa
Birlik olsa …’’ . Gerçekten …Bir inansa ….