içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Abartı Kültürü

Abartı;  bir şeyi olduğundan fazla gösterme, çok ve/ veya büyük göstermek demektir. Yerinde ve dozunda kullanıldığında teşbih (benzetme sanatı), tenasüp (uygun ve yakın anlamlı sözcükleri bir arada kullanma sanatı) gibi aslında edebi  eserlerde kullanılan ve zaman zaman  eserin anlamını güçlendiren bir edebi sanattır. Bu yönüyle bizim divan edebiyatı eserlerinde de çok ve sıkça kullanılmıştır.

Abartının edebi sanatlardaki adı mübalağa yani vurgulamak, daha belirgin hale getirme, öne çıkarmak anlamlarına da gelir.

Mübalağa, abartı konusunda İranlıların abartıları  çok meşhurdur. Hatta birisi bir konuyu çok abartarak anlattığında ‘’ acem mübalağası’’ yaptın derler. Bunu bizzat hem İranlı şairlerin eserlerinde, hem de üniversite yıllarımda İranlı bir arkadaşımda çok gördüm.  Bir defasında çocukluğundan bir hikayeyle ne kadar iyi avcı! (atıcı) olduğunu abartırken ‘’uçan kuşu sağ gözünden vurmak istediğini ve sağ gözünden vurduğunu anlatınca neredeyse inanmıştım. Ancak aynı hikayeyi daha sonra sol göz olarak anlatınca biraz fazla abarttığını ve yalan söylediğini anladım.

Evet abartı yerinde ve dozunda, mübalağa yani vurgulama için yapıldığında bir söz sanatı olabilir. Ancak mübalağayı da abartırsanız o zaman anlamsızlaşır, sözün ve söyleyenin değerini düşürür.

Tabi esas konumuz edebiyat dersi vermek değil. Esas konumuz hayatımızın her anına ve her yönüne sirayet eden abartma hastalığı. Konuşmalarımızda, giyimimizde, harcamalarımızda, gösterişimizde, öfkemizde, sevincimizde, üzüntümüzde,  hatta zaman zaman sevgimizde, merhametimizde bile mübalağa ettiğimiz abarttığımız anlar olur.

Yalnız bir hususu gözden kaçırmamak gerekir. Biz abarttık diye hiçbir şey büyümez, çoğalmaz, daha değerli, daha güzel, daha çok olmaz. Zaten her somut varlığın fiziksel bir ölçüsü vardır. Soyut kavramlarında insanlarda bıraktığı bir gerçeklik hissi, zihinsel  ve manevi bir karşılığı vardır. 

Artık abartmada Acem (İranlı)’leri de geride bıraktığımız bir çok konu var. Mesela lüx konusunu çok fazla abartıyoruz. Asgari ücret ve ona yakın maaşı olan insanların milyoner gibi yaşamaya veya yaşıyormuş gibi görünmeye çalışması bir abartıdır. Bunun sonucunda hayali bir dünya oluşturup gerçek dünyadan kopuyoruz, paranoya vb hastalıklara yakalanıyoruz. Geçimsizlikler, hırsızlıklar, dolandırıcılıklar artıyor.

Bazen yakınımızdaki insanlara olan ilgimizi abartıyoruz. Onun tek başına bir birey olduğunu unutup her şeyiyle ilgilenmek zorundaymışız gibi hareket ediyoruz. Bu tavrımızla aslında en çok ona zarar verdiğimizi hatta onun birey olmasını dahi engellediğimizi bilmiyoruz.

Merhamet hissimizi abartıyoruz bazen. Yeteri kadar değil de adeta kendimizi, kendi sorumluluklarımızı ihmal edecek kadar çevremizdeki insanlara ve diğer canlılara acıma duygumuzu abartıyoruz. Halbuki kuru kuru merhamet etmek yerine yeteri kadar merhamet edip ona karşı sorumluluklarımızı yerine getirsek daha yararlı olacağız.

Bazen kendi haklarımızı abartıyoruz. Dünyanın merkezine kendimizi koyup adeta kainatın sadece bizim için yaratıldığını zannediyoruz. Halbuki milyonlarca galaksi içinde Samanyolu galaksisini ve bu galaksideki milyonlarca güneş sistemini ve kendi güneş sistemimizdeki dünyamızın  yerini, dünyadaki kendi yerimizi düşündüğümüzde abartacak neyimiz var Allah aşkına.

Yine abartmaya konu olan şey dışındakileri neredeyse yok saydığımızı, abartmanın adeta  zihinsel bir körlüğe yol açtığını unutuyoruz.

Aslında abarttığımız o kadar çok konu var ki bu konuda bir kitap yazılabilir. Ancak diğer abarttığımız hususları da okuyucuya bırakıp sizlerin de bu konuda düşünmesine fırsat vermek için örnekleri çoğaltmayacağım.

Velhasıl abartma yerinde ve dozunda olmalıdır. Sadece düşüncemizi daha iyi anlatmak için olabilir. Fazlası zinhar çok zaralıdır.

Allah bizlere herşeye hakettiği değeri vermeyii nasip etsin. Bizlere basiret ve feraset versin ki her şeyi tam ve doğru değerlendirebilelim.

Abartmayı  abartmamışımdır inşallah.

             

Bu yazı 2429 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum