-
MUHARREM KARABULUT
Tarih: 14-10-2024 01:15:00
Güncelleme: 14-10-2024 01:15:00
İnsanların her şeyden önce huzur, güven içinde yaşamaya hakları var. Evine giderken, işine giderken, arkadaşlarıyla eğlenceye veya gezmeye giderken, okula gidip gelirken, saldırıya uğrayıp hayatlarını kaybetmek istemiyorlar.
Birde, boşanma aşamasında olan pek çok kadının, eski eşleri veya erkek arkadaşları tarafından saldırıya uğrayıp, onların canlarının alınması, mallarının sömürülmesine izin verilmesine kimsenin gönlü razı değil.
“Suç işleyenin, işlediği suç yanına kar kalıyor” mantığı ile hareket edilmesi ve bu konuda bazı kanunların eksik veya hatalı yorumlanıp uygulanması iddiasıyla suçluların cezalandırılmadığının düşünülmesi, adalete olan güveni yaralayıp zedeliyor.
İyin özeti, ülkemizde son günlerde tartışılan en önemli konular, suç işleyenlerin cezalandırılmadan salıverilmesi ve toplum içinde tekrar tekrar suç işlemeye devam etmesi iddiaları.
En son damlayı taşıran olaylar zinciri ise İstanbul’da yaşandı. Yasaklı madde bağımlısı olduğu iddia edilen 19 yaşındaki bir suç makinesinin, önce kız arkadaşını daha sonrada yine kız olan bir başka arkadaşını vahşici katletmesiyle bu olayları tartışmaya başladık. Aslında, son iki aydır kamuoyunun gündeminde olan ve Diyarbakır’da Narin isimli küçük bir kız çocuğunun öldürülmesiyle gün yüzüne çıkan bu tür olaylar toplum vicdanlarına kama gibi saplanıyor.
Olayların yaşandığı andan itibaren toplumsal tepkiler başlıyor. Birkaç devam ediyor. Sonrasında unutuluyor. Sonra, bir başka olay vukua geldiğinde aynı söylemler, aynı tepkiler devam ediyor. Toplumda kalıcı çözüm için beklenti var ama konuyu çözüme kavuşturacak siyasi hazırlık yok gibi.
Geçtiğimi z günlerde eski bir polis arkadaşımın ifadelerine göre, olayların bu şekilde cezasız bırakıldığı düşüncesi vahim sonuçlar doğuruyor. Bir örnek; bir kişi eve girip hırsızlık yapıyor. Çaldığı mallarla beraber veya suçüstü evde iken yakalanıyor. Adliyeye sevk ediliyor. Belli süreli cezalarla ilgili olarak İnfaz yasasında tutuklama yapılmayacağının yazılı olması, bu hırsızın tutuklanıp, cezasını çekmesi, en azından akıllanması için hapse atılmasına mani oluyor.
Aynı kişi, yaptığı hırsızlıktan hapse girmeyince, kısa süre sonra, yeniden hırsızlık yapmaya ve bu şekildeki olayları alışkanlık haline, belki de geçim haline getirmeye başlıyor. Örnekleri çokmuş.
Bu konudaki eksiklik, siyasi iradenin TBMM’de kanun yapılırken, ayrıntıları düşünmeyişi olarak göze çarpıyor.
Yine bir başka kişi, eline silahı alıp, tartışmalı olduğu, husumetli olduğu kişiyi vuruyor. Yaralıyor. Yada bıçakla yaralıyor. Bazen ölümle sonuçlanan vakıalar yaşanıyor. Her toplumda, kalabalık halk kitlelerinin yaşadığı ortamlarda yaşanılabilen olayların zinciri bunlar. Toplumdaki genel düşünceye göre, olmaması gerekiyor, fakat engelleme veya caydırıcı etki olmayınca, artarak devam ediyor.
Bu konudaki eksiklik, siyasi iradenin TBMM’de kanun yapılırken, ayrıntıları düşünmeyişi olarak göze çarpıyor.
En çok tartışılan konulardan bir tanesi de yasaklı madde, halk arasındaki deyim ile uyuşturucu kullananların karıştığı suçlar. İstanbul Beyoğlu, Fatih kale surlarında meydana gelen iki genç kızımızın canice öldürülmesi olayının birinci derecedeki faili bu yasaklı madde kullanımı olarak dikkat çekiyor. Fail, iddialara göre uyuşturucu bağımlısı. Toplumun içinde rahat geziyor. Uyuşturucu maddeyi, yasaklı maddeyi rahatça bulup kullanabiliyor. Sadece kendisini değil, bütün toplumu zehirliyor.
Sadece kendisine zarar vermiyor. Hayatının baharında olan iki genç kızımızı öldürüp, yaşamdan kopardı. Ailelerine acı ve keder getirdi. Topluma huzur ve güven ortamının kuşku duyulmasına yol açan eylemlere imza atmış oldu.
En kısa yoldan adaletin tartışılmasına yol açtı.
İnsanların herhangi bir olay karşısında çaresiz kaldıklarının ortaya çıkmasına yol açtı.
Suç ve cezanın adil olmadığı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. “İdam cezası geri gelmeli” diye halkın isteklerinin yeniden gündeme getirilmesine yol açtı.
Olay mağduru aileler perişan oldu. Ülkemizin önde gelen hukukçuları, hakimleri, savcıları, avukatları, olaylar ve karşılığındaki cezalarla ilgili uygulamaları yeniden tartışmaya başladılar.
Siyasetin gündemine baktığımızda ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 9. yargı paketinin bugünlerde yasallaşacağından söz ediliyor. Bunun anlamı nedir? Diye merak eden okurlarımıza söyleyeyim, AK Parti 2002 yılında iktidara geldiği günden bu yana, pek çok kanunu sil baştan yenileyip, değiştirip tazeledi. Medeni Hukuk yenilendi. Bunun içinde, aile hukuku, ticaret hukuku, icra hukuku, mülkiyeti hukuku başta olmak üzere hepsi tekrardan sıfırlanıp yenilendi.
Ceza Hukuku yeniden sıfırlanıp yenilendi.
İdari Hukuku yeniden sıfırlanıp yenilendi.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk düzeni tekrar kurulmuş oldu. Kanunları tekrar yazılmış oldu. Şimdi de 8 tane yargı paketini getirip, kanunların beğenilmeyen kısımlarını değiştirdiler. 9 Yargı paketinde de aynı şekilde bazı kanunların değiştirilmesi gündemde. Ama, toplum vicdanları hala rahat değil.
Bu kanunların değiştirilmesiyle beraber, suçluların haklı, mağdurların ise haksız duruma getirildiğine dair adli kararların verildiği iddiası halk arasında sürekli konuşuluyor. Adalete olan inancın zedelendiğini bizzat en yüksek dereceli hakimler, savcılar ifade ediyorlar.
Toplum kurullarına ve düşüncelerine göre bir yerlerde bir yanlışlığın olduğu doğru. Peki, bu yanlışlıkların düzeltilmesi için daha ne bekleniyor. 9 Tane yargı paketi tamamlanıp, 10 yargı paketi üzerinde çalışmaların başlatılması çare midir? Değil midir?
Anayasa değişikliğinden söz edilirken, son 20 yılda yani sadece AK Parti hükümetleri döneminde Anayasa 3 tanesi referandum olmak üzere tam 12 kez değişti. 177 temel, 12 geçici olmak üzere toplam 193 madde olan anayasanın 134 maddesi sil baştan yeniden yazıldı. Şimdi TBMM’de iktidar kanadı sıfırdan yeniden anayasa yapmaktan söz ediyor. Zaten yüzde 75’i değişmiş. Sıfırlanmış. Geri kalan yüzde 25’lik için bu telaş niye? Anayasa için referandumlarda bu millet üç kez sandık başına gitti. O zaman tümden değişim yapılıp, sandık başına neden gidilmedi?
Veya, tıpkı yargı paketlerindeki gibi, 9 tane paket yapılmış, toplumda hala vicdani adalet yerini bulamamış. Biraz olsun öz eleştiri yapılmalı.